geline kına yakılırken okunacak dua
Türkiye'ye gelerek Müslüman olan Ukraynalı kadın, Gonca ismini aldı. Ukraynalı gelin, Türk örf, adet ve geleneklerine göre düzenlenen merasimle dünya evine girdi. Türk gencinin yaşadığı sokakta kına gecesi yapılan Ukraynalı gelin, yöresel kıyafetlerle geceye katıldı. Yapılan dua ve yakılan kınalarla tamamlanan kına
Toplanan bu para gelin kıza harcanır. Geline kınası yakılırken yörelere has maniler ve türküler söylenir. Bu manilere sadece gelin değil anneler, kaynanalar, görümceler,eltiler ile başka misafirlerde konu olur. Kına yakılması sırasında söylenen manilerle gelin kızı ağlatmak bazı bölgelerde büyük maharet kabul edilir.
104. 19 Ara 2016. #1. Yemeğe Başlanırken Okunacak Dua. Türkçe Okunuşu: Allahumme bârik lenâ fima razaktenâ ve kınâ azâbennâr, Bismillâh. Türkçe Anlamı: Allah’ım rızık olarak bize verdiğini bereketlendir, bizi ateş azabından muhafaza eyle. Allah’ın ismiyle başlıyorum.
Anadoluda eğer kız uzak bir yere gelin gidiyorsa kına yakılırken gurbeti, hasretliği, özlemi anlatan türlü türlü türküler söylenilir. Türküler söylenilip bittikten sonra ise gelinin el ve ayaklarını yumak yumak bağlayarak o ekilde oynatırlar. Kına yakılırken orada bulunanlar para yapıútırırlar veya avcuna para koyarlar.
EN GÜZEL DUALAR. "Subhânallâhil Aziym!" "Büyük ve yüce Allâh'ı tesbih ederim!" Başından sonuna kadar Allah'ın adıyla. "Hasbinallahü ve ni'melvekîl." "Allah bana kâfidir. O ne güzel vekildir." Subhânallâhi ve bihamdihî. Yüce Allah'ı tesbih ederim ve ona hamd ederim.
nama kelas ipa 2 yang keren bahasa inggris. Kına Gecesi Düğün öncesi kına gecesi yapmak adettendir. Peki geline yakılan kınanın anlamı nedir, niçin kına yakılır bu sorularını cevabına geçmeden önce sizlerle Kına gecesi nasıl olur tıklayınız. yazımızıda paylaşmak isteriz. Nazarlardan Korur… İnanılışa göre evvel zaman içince kalbur zaman içinde, kına yakma adeti süregelen bir adettendir ve kına yakılan çiftler nazarlardan korunur. Kazalardan, belalardan, nazarlardan… Evet bir çoğunuz belki ilk kez duyacak ama süregelen yaygın inanılış bu şekilde… Kına Eşleri Birbirine Bağlar… Geline kına yakılmasının bir diğer nedeni ise eşlerin birbirine bağlı olması, birbiri ile güzel geçinmesi anlamına gelir. Kına kökenine indiğinizde ise adanmışlık kavramını bulacaksınız. Bunun anlamı ise kına yakılan çiftlerin artık birbirlerine adanmış olması ve bir ömür boyu bağlı olması anlamını çıkaracaktır. Özetlemek gerekirse, uzunca bir süredir adetlerimizden olan kına yakma çiftlerin birbirine daha bağlı olmasını ve evliliklerinin nazarlardan uzak tutulması için yapılır. Kına gecesinin yapılışı ile ilgili olarak ise diğer detayları Kına gecesi nasıl olur tıklayınız yazımızda ayrıntıları ile bulabileceksiniz. Hepinize bir ömür boyu sevgi ve mutluluklar dileği ile… Kına Gecesi Hazırlıkları Bir önceki sayfamız olan Kurban Bayramında Nişanlı Kıza Ne Alınır başlıklı yazımızı da incelemenizi öneririz.
Aşağıdaki pasaj sayfasından alınmıştır. Türk - İslam Geleneğinde; hem sağlık, hem güzellik, hem de törensel açıdan özel bir yeri olan ve Dede Korkut hikayelerinde de sözü edilen kına, Türk inanç sistemine adanmış olmanın da işaretidir. Bunun içindir ki; “Vatana Kurban Olsun” diye asker adayına, “Allah’a Kurban Olsun” diye kurbanlık koçlara, “Eşine Kurban Olsun” diye geline kına yakılır. Kınasız gelinin cennete gitmeyeceğine inanılır. Anadolu’nun her tarafında yaygın olan kına yakma geleneği, Anadolu dışındaki Türklerden; başta Kıbrıs Türkleri olmak üzere, Bulgaristan Türkleri, Gagauz Türkleri ve Karay Türkleri ile Azerbaycan Türkleri’nde vardır. Kına Gecesi, düğünlerde gelin kıza kına yakıldığı zaman yapılan eğlencedir. Kadınlara mahsus olan ve gelinin ailesi tarafından tertip edilen bu eğlence, asr-ı saadete Peygamber efendimizin zamanı kadar uzanan en eski İslam adetlerinden biridir. Bu yüzden yurdumuzun her tarafında umumiyetle çarşambayı perşembeye bağlayan gece yapılır. Şehir, kasaba ve köylerimizde yapılan kınagecesinde uyulan adet ve gelenekler esasta aynıdır. Ancak bazı yörelerimizde az çok farklılıklar göze çarpar. Bu kadim gelenek özellikle Anadolu da genç kızların hepsine evlenmeden birkaç gün önce düzenlenir. Kına geceleri hüznün yoğun olarak yaşandığı bir gündür. Geleneksel yapının yoğun yaşadığı bölgelerde hala eski önemini korumaktadır. Ancak büyük, kentlerde ise artık yapılmamakta veya sadece eğlenceden ibaret birgün olma niteliği taşımaktadır. Daha önceleri kızın evden ayrılışı, son vedalaşması biçimindeyken, günümüzde eğlenceye dönük, nikahla evleniliyorsa düğünün yerini alan bir eğlence durumuna geçti. Ancak gelin adaylarımızı da düşünerek geleneksel kına gecesini sizlere en ince ayrıntısına kadar anlatacağız. Geleneksel kına gecesi düğünden bir gün önce kız evinde yapılır. Çok yakın akrabalar ve genç kızlar kına gecesine katılır. Kınanın yakılacağı gün kız evine bayrak asılır. Bayrağın asılması düğünün başladığı anlamına gelir. Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır. Çoğu zaman kız evine gece öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir. Kimi zaman da giderken götürülür. Özenle hazırlanan kına tepsisinde çerezler, tatlılar, kına çöreği veya kına helvası bulunur. Oğlan evinden gelenler kız evinde karşılanarak ağırlanır. Gelin önce şık bir elbise giyer ancak kınanın yakılmasından önce üzerini değiştirerek “Bindallı” denilen kadifeden yere kadar uzanan kaftan türü bir giysi giyer. Gelinin başına kırmızı bir örtü örtülür. Gümüş veya bakır tas içerisinde “Başı bütün” diye adlandırılan analı babalı, başından ayrılık geçmemiş bir kadın tarafından kına karılır. Kınanın içine bozuk para konur. Bu hem bereket dileği, hem de kına yakan kişiye baht açıklığı sağlamak amacına yöneliktir. Kına yakılmadan önce gelin ve damadın oturması için salonun ortasına birer sandalye konur. Erkek tarafının getirdiği kına, etrafı mumlarla süslü bir tepsi içine hazırlanır. Genç kızların ellerine birer mum verilir. Önce elinde kına tepsisiyle genç bir hanım arkasından gelin onun arkasından da ellerinde mumlar olan genç kızlar türkü söyleyerek boş sandalyelerin etrafında dönerler. Daha sonra gelin ve damat sandalyeye oturur. Konulan kınaların yüksük, kedi pençesi, sıvama, kuşgözü gibi çeşitli ad ve çeşitleri vardır. Kınanın gelin kıza umumiyetle evli bir hanım tarafından yakılması adettir. Kına, geline yakıldıktan sonra, her kadın gücü nisbetinde kına tepsisine hediye para koyar. Toplanan bu para gelin kıza harcanır. Bu arada baş övme, gelin okşama, yakım denilen içli kına türküleri söylenir. Amaç gelini ağlatmaktır. Kına gecesinde gelin kız mutlaka ağlar. Eğer ağlamazsa “Kocada gönlü var” şeklinde yorumlanır ve ayıplanır. Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar. Avucunu açan gelinin avuçlarına kına yakılır, ellerine tülbent bağlanıp eldivenler geçirilir. Erkeğe de aynı şekilde kına yakılıp eldiven geçirilir. Erkeğin ellerine bütün olarak kına koymak dinimize göre uygun değildir. Kına yakan kişinin bir hata yapmaması gerekir. Kınanın yanlış yakılması o kişinin cezalandırılmasını gerektirir. Ceza olarak bir hayvan kesmek zorundadır. Kına yakıldıktan sonra gelinin başındaki kırmızı örtü açılır ve kına misafirlere dağıtılır. Dağıtım sırasında para kime çıkarsa darısının ona olacağına inanılır. Özellikle genç kızlar unutmayın! Gelinin evlenmemiş bekar bir arkadaşı kimseye çaktırmadan kırmızı kına örtüsünü gelinin başından çalarsa onun da kısa sürede evleneceğine inanılır. Tüm bunlardan sonra türküler söylenmeye oyunlar oynanmaya devam edilir böylece gece sona erer. Sabah kızlar erkenden kalkarak gelinin elindeki kınayı yıkarlar. Elinin ortasına konmuş olan para da fakir bir çocuğa verilir veya güveye götürülüp bahşiş alınır. Güvey bu parayı cüzdanında taşır. Kına gecesi türküleri Kına gecesinde söylenen türküler ve oyun havaları Aşağıdaki bilgiler sayın Mehmet Yardımcı’nın sayfasından alınmıştır. GELENEKSEL KÜLTÜRÜMÜZDE VE ÂŞIKLARIN DİLİNDE KINA Malinowski”ye göre, bir toplumu öteki toplumlardan ayıran o toplumun kendine özgü kültürüdür. Bir kültürü özgün kılan, o kültürü oluşturan öğelerin kültür bütünü içindeki yerleri ve öteki öğelerle olan ilişkileridir. Her kültür kendi içinde uyum sağlayıp bir bütünlük oluşturur. Kültür birliğinden hareket eden Malinowski, kültürü toplumsal bütünleşmenin temeli olarak görür. Her toplumu kaynaştıran, bir arada tutan, tasada ve kıvançta ortak eylemler sergileten çeşitli değerler bulunmaktadır. Bu değerler içinde en önde gelenleriyse gelenek ve göreneklerdir. Türk halkının gelenek ve görenekleri arasında önemle korunanlardan biri kına yakma geleneğidir. Kına, Arapça hına sözünün dilimize kına olarak geçmiş biçimidir. Kına, iki çeneklilerden kına ağacı denilen bir bitkinin kurutulmuş yapraklarının tozudur. En çok Afrika, Mısır, İran ve Hindistan’da yetişir. Yurdumuzda da İçel, Adana, Antalya yöresinde yetiştirilmektedir. Kına yakma adetinin İbrahim Peygamber’in oğlu İsmail’i kurban ederken bir kınalı koçun gelmesi, Allah tarafından İsmail’in yerine bu koçun kurban edilmesinin istenmesi nedeniyle adak için kurban kesimi geleneği doğmuştur. İbrahim Peygamber’in oğlu İsmail’i kurban için süsleyip sürmelemesi gibi gelen koçun da süslenmiş, boyanmış olmasından dolayı kurbanlıkların süslenmesi ve kırmızı boya sürülmesi gelenek haline gelmiştir. Türk halk kültüründe kına üç şey için yakılır. Bunlardan birisi Kesilecek kurbana kına yakmaktır. Allah yoluna kurban edildiği için. İkincisi askere giden delikanlıya kına yakılır. Bazı yörelerde başa bazı yörelerde de ele yakılır. Bu uygulama gelenek ve göreneklerimizin yanında bir nevi vatana kurban olduğunu ifade etme amacı güder. Vatan hizmetinin başlangıcında askere giderken yakılan kına, askerin görevine daha candan sarılması gerektiğini, yeri geldiğinde vatan için kurban olacağını hatırlaması içindir. Halk arasında Kınalı Ali söylencesi çok yaygındır. Söylenceye göre askere giden Ali’nin kınalarını görünce komutan sorar bunlar ne diye? Ali de mektup yazıp annesine sorar, biraz da utanarak. Anneden mektupla cevap gelir “ Oğlum Ali, yazmışsın ki Kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma.’ Demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanına ve arkadaşlarına söyle, senle dalga geçmesinler. Bizde üç şeye kına yakılır Bir; gelinlik kıza Gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye. İki; Kurbanlık koça Allah’a kurban olsun diye. Üç; Askere giden yiğitlerimize Vatana kurban olsun diye. Gözlerinden öper, selam ederim. Allah’a emanet olun. Annen.” Üçüncüsü de gelinlere kına yakılmasıdır. Geline kına yakılır, çünkü gelinin ailesi kızını gelenek ve göreneklerimize göre baba ocağından başka bir eve göndermekte, kocasına ve yeni evine kurban etmektedir. Kına aynı zamanda temizliğin, saflığın, iyi niyetin simgesi olduğundan geline kına yakma coşku ile kutlanır. Bu kutlama gününe kına gecesi denir. Kına gecesi, gelinin ve güveyinin gerdeğe girmeden önce yapılan büyük eğlencenin ve şenliğin adıdır. Bu gecenin en çarpıcı uygulaması ağıtlarla birlikte yakılan kınadır. Kınanın bir tepsi içerisinde üzerinde yanan mumlarla taşınması, buna gelinin kız arkadaşlarının eşlik etmesi gelenektendir. Kına yakan kimsenin çoğunlukla başı bütün olarak tanımlanan evli, mutlu ve ilk çocuğu hayatta olan bir kimse olmasına özen gösterilir. Gelinin avcuna kına yakılırken kayın valide gelinin avucuna altın koyar. Oyunlar, türküler, mâniler, deyişler kına gecelerinin en önemli unsurlarıdır. Kına yakılırken söylenen mâniler, türküler, yakımlar kız ile anasında duygu çelişkilerini açığa çıkarmaktadır. Bir taraftan ağlanır, öte yandan eğlenilir. Zaten kına türküleri gelin ve anneyi ağlatmak için düzenlenmiş yakımlardır. Kına yakma deyimi de ağıt yakma gibi türkü yakma sözüne dayalı olarak oluşmuş bir söz kalıbıdır. Kına geceleri genellikle gelinin yaşıtları tarafından yürütülen neşeli ve çok sesli bir gecedir. Türkiye’nin her tarafında birbirine yakın adlar verilen bu geceye kına gecesi, el kınası, gelini kınaya çekme, kına düğünü, kına basma, baş bağlama, gelin okşama vb. adlar verilse de genel adı kına gecesidir. Kına geline bakireliğin simgesi olduğu için, gelini güzelleştirdiği için, gelin olduğunun belli olması için, söz getirmeden gelin olduğu için ve geleneğe bağlı olduğu için yakılır. Kına gecesi, Anadolu’da hanım hanıma yapılan eğlence olup Sabaha kadar sürebilir. Aslında kız evinde gelin kınası, oğlan evinde de güvey kınası yakılırken günümüzde modern yaşamın getirdiği yeni olanaklar çerçevesinde kız ve oğlan evleri bir araya gelip ortaklaşa bir eğlence düzenleyerek kına gecesi geleneğini yerine getirmektedir. Hemen her yörede uygulanan bu gece için yakılmış türkülere kına türküsü denir. Kına gecesi söylenen kına ağıtları tıpkı ölüm ağıtları gibi belli bir tören unsuru taşıyan ağıtlardır. Kına ağıtlarının tamamı anonimdir. Sadece kadınlar tarafından gelin kıza kına yakılırken genellikle sazsız, çalgısız söylenir. Bu türkülerin saz eşliğinde de icra edildiği bilinmekle beraber genellikle gecede bulunanlarca sazsız söylenir. Kına ağıtları hiçbir zaman para karşılığı okunmaz. Eğlenceye katılan kadınlar ve kızlar tarafından okunur. Ölüm ağıtlarında olduğu gibi para karşılığı ağıt okuyan ağıtçı kadınlar olmaz. Bu ağıtlar için kesinlikle para verilmez. Kına ağıtlarında her konu ele alınmakla birlikte ağırlıklı olarak işlenen konu ayrılık ve gurbettir. Bu türkülerin ilginç örnekleri Geline bak gelineKına yakmış kurban olayımSenin tatlı diline Kırat gemini geverDüğün halkı seni öğerKızım kınan kutlu olsunSöyle dillerin tatlı olsun Tarlaya soğan ekerlerEtrafına çit çekerlerGelin olacak kızınEline kına yakarlarGelin kınan kutlu olsun Atladı geçti eşiğiSofrada kaldı kaşığıBüyük evin yakışığıKızım kınan kutlu olsun Çattılar çatma taşınıVurdular düğün aşınıGelin kınan kutlu olsunEvinde dirliğin tatlı olsun Yağmur yağar urgan urganKız üstünde telli yorganGüzel yataklarda çalkanBindiğin atlar etlensin Gittiğin yollar otlansınGelin kınan kutlu olsunDirliğin düzenin tatlı olsun Kebapçıların şişiGelinin inci dişiKınanız mübarek olaHazırlayın bahşişi Uykum geldi esnerimBülbülü kafeste beslerimKınanız mübarek olaBahşişimi isterim Kınası karılır tastaOğlan evi pek havastaKız anası kara yastaGelin kınan kutlu olsun Orda dirliğin tatlı olsunKaya dibi karıncalıYani çifte görümceliHem dayılı hem amcalıGelin kınan kutlu olsun Orda dirliğin tatlı olsunAtlayıp geçer eşiğiSofrada kalır kaşığıGelin evlerin ışığıGelin kınan kutlu olsunOrda dirliğin tatlı olsun Tercihinizi ne yönde yaparsanız yapın mutlaka kına eğlencesini yaşamanızı öneriyorum. İsterseniz adetlere bağlı yöresel bir gece, isterseniz de daha modern parti havasında geçen bir kutlama olsun… Maksat hep birlikte eğlenmek, evdeki son gecenizi kutlamak ve mutlu birlikteliğinizi bir nevi kutsamak değil mi?
Günümüzde evlilik kadar kutsal bir durum yoktur. Birbirini seven iki kişinin kurmuş oldukları sıcak aile yuvası ile insan hayatı daha da güzelleşmekte ve birbirinden hiç kopmayan bağlar oluşturulmaktadır. Fakat bazen evlilikleri olumsuz etkilendiği durumlar yer almaktadır. Bu durumlara maruz kalan evli çiftler evliliklerini tehlikeye sokabilmekte, hatta aile felaketlerine yol açabilmektedir. İşte bu tip durumlarda evli çiftler karşılıklı olarak birbirlerine destek çıkmalı ve Allah’a dua etmelidir. Gelin Kaynana İyi Geçinme Duası .Evli çiftlerin en sık karşılaştığı olumsuz durumlardan biri de gelin kaynana arasında çıkan uyuşmazlıklardır. Bilindiği gibi gelin kaynana arasındaki ilişkinin olumsuz olduğu çiftler arasındaki evlilikler istem dışı olarak kötü geçmektedir. Karısı ve annesi arasında zan altında kalan koca durumu toparlayabilecek güç ve kabiliyete sahip değil ise evliliğin sona bile ermesi an meselesi olabilmektedir. Bu sebeple gelin de damat da anneler de üzerlerine düşen görevi yapmalı, bu ilişkinin en sağlıklı vaziyette sürmesi için dua etmelidir. Bu sebeple gelin kaynananın iyi geçinmesi için aşağıdaki duanın okunması ile Allah’ın izni ile olumsuz dolan ibrenin yönü olumlu olarak Kaynana İyi Geçinme DuasıGelin kaynana iyi geçinme duası ise şudurBismillahirrahmanirrahim, Fe ente recai ya ilahi ve seyyidi. fe fülle lemimel ceysi in rame bi duanın dışında Kevser suresinin de bu geçimsizliğe iyi geldiği bilinmektedir. Fakat önemli olan duanın kişinin vaziyetine göre kendi düşünceleri ile yapmasıdır. Allah’a bu durum için bolca dua edilmelidir. Duanın müminin silahı olduğu unutulmamalıdır. Ancak kişi sadece dua ederek bu durumun güzelleşmesini beklememelidir. Yani tevekkülünü doğru bir şekilde yapmalıdır. Bu sebeple gelin de kaynana da herkes de üzerine düşen bazı görevleri hakkıyla getirmelidir. O görevlerden daha doğrusu püf noktalardan şöyle en önemli dinamiklerinden olan gelin kaynana problemini çözmek için, her ne kadar aile bireylerinin birbirinden uzak kalması doğru bir tutum olmasa da ki evliliğin kurtulması için bu yol tercih edilebilir, gelin ve kaynananın evlerinin birbirine yakın olmayan yerlerde olmasına özen gösterilebilir. Çünkü birbirinden uzakta bulunan gelin ve kaynana birbirini daha az görecek, birbirlerinin işlerine daha az karışacaktır, tabi ki en güzel çözüm mutlu mesut bir arada yaşamaya sonra gelin kaynana arasındaki ilişkinin iyi olabilmesi için her iki tarafından mutlaka tatlı dilli olması gerekir. Tatlı dilin yılanı bile deliğinden çıkardığı asla unutulmamalıdır. Birbirine karşı tatlı dili, saygıyı ilke edinen gelin ve kaynananın belli bir müddet sonra çok iyi bir ikili olacağı gözden kaçmayacaktır. Bir sonraki çözüm ise empatidir. Günümüzde bir çok sorunun asıl neden empati duygumuzun olmayışından kaynaklanır. Gelinde kendini kaynananın yerine koyabilmeli, kaynana da kendini gelinin yerine koyabilmelidir. Göreceksiniz ki temel birçok problem kendiliğinden Okunanlar
gecesi töreni, kız evinde kızın yakın arkadaşları, akrabaları ve komşu kadınlarla birlikte yapılan bir şenliktir. Köylerde gelin ve damadın kına gecesi aynı gece olur. Saldız ve solduz denilen sağdıç ve solduç damat ve gelinin iki samimi arkadaşı arasından seçilirler, düğün boyunca yanlarından ayrılmazlar. Gelin evinde kızın evli ya da bekar arkadaş yakın akrabaları ve oğlan evinden yakın bayan misafirler kına yemeğine çağırılır, davet edilen diğer misafirler akşam yemeğinden sonra gelir. Evlerdeki düğünlerde bazı aileler bayanlardan oluşan orkestra getirebilir ama genelde goval tef çalınır ve müzik setleriyle müzik ihtiyacı karşılanır. Defçi çalar misafirler tek ya da ikişer kalkarak oyunlarını oynarlar ve eğlenirler. Kız evinde düzenlenen kına gecesine, oğlan evinden kına tepsisi yoğrulması, dağıtılması ve yakılması işlerinin mutlu evlilik sürdüren bir kadın tarafından yapılması tercih edilir. Kına yakılırken gelin ağlatılmaya çalışılır. Gelinin annesi de hüzünlenir. Daha sonra neşeli şarkılar çalınır, o geceye özgü eğlenceler yapılır. Kına gecelerinin vazgeçilmezi gelin ve damat tariflemesidir. Gelin iki samimi arkadaşları sağdız ve solduzda denilen sağdıç ve solducu olur. Gelin herkesin onu görebileceği bir yerde sağdıç ve solducuyla birlikte ayakta durur. Gelinin elinde çiçek buketi, sağdıç ve solducun elinde yanan mum ya da gaz lambası olur. 166 Govalçı hanım1, goval çalıp şiirler okuyarak gelinle damadın annelerini, yakınlarını tarifleyerek2 “Bazardan aldık aynasın,o aynasın bu aynasın,sağolsun oğlan anası,erus gelin toyun mübarek,mübarek bade”diyerek enam ister. Oğlan annesi bahşiş verir. Kızın annesini tariflediğinde övmek ise elbiselik ya da çadıralık kumaşı 4- 5 metre arasında değişen baş ve vücudu örten kumaş govalçının omuzuna koyarak ona hediye eder. Defçinin tariflediği herhangi birisi ona enam vermezse defçi “Yeri ha yeri Yürü ha yürü beğenmedik, eli boştu dayanmadıg, pul verip alamadıg, hoş geldin ! Burada git anlamında kullanılır.” Kına gecesi oğlan ve kızın dilinden hanımlar tarafından okunan atışma şiirleri Oğlan Hacı Ali gızı sen özün sövmeli,görseydim boyuvi3, aleydim seni Kız Git köpeoğli boyumu neynirsen, meğer, çüçede4 geleme5 görmürsen? Oğlan Hacı Ali gızı sen özün sövmeli, görseydim gaşını, aleydim seni. Kız Git köpeoğlu gaşımı neynirsen, meğer bazarda midadı6 görmürsen? Oğlan Hacı Ali gızı sen özün sövmeli, görseydim başını, aleydim seni. Kız Git köpeoğlu başımı neynirsen, meğer bazarda gileleri görmürsen? Oğlan Hacı Ali gızı, sen özün sövmeli, görseydim memeni, aleydim seni Kız Git köpeoğlu mememi neynirsen, meğer bazarda portakal görmürsen? Oğlan Hacı Ali gızı, sen özün sövmeli, görseydim göbeğin, aleydim seni. Kız Git köpeoğlu, göbeğim neynirsen, meğer evinizde fincanı görmürsen? Oğlan Hacı Ali gızı, sen özün sövmeli, görseydim gözlerin, aleydim seni Kız Git köpeoğlu, gözlerim neynirsen, meğer evinizde piyalayı7 görmürsen? Oğlan Hacı Ali gızı, sen özün sövmeli,görseydim üzüvi8, aleydim seni. Kız Git köpeoğlu, üzümi neynirsen,meğer evde neneni9 görmürsen ? Kına gecesi geleneği değişen hayat tarzlarına rağmen yaşatılmakta ve düğün törenlerindeki önemini korunmaktadır. Uydu antenlerin yaygınlaşmasıyla Türkiye kanallarına olan ilgi sebebiyle son on yılda Türkiye kına gecelerindeki adetlerindeki kırmızı fistan giyme,”Yüksek yüksek tepelere”,”Kınayı getir aney”gibi türkülerin söylenmesive gibi adetler kına gecelerinde çoğalmaktadır. SALON DÜĞÜNLERİ Düğün gününde oğlan evi gelini kuaföre götürür. Eğer işleri uzun sürerse kuaför salonuna oğlan evi yemek ısmarlar. Damat gelini kuaförden almaya gider. Gelini alacak araba yıkanmış ve süslenmiştir. Araba plakalarına düğün tarihlerini belirten yazı yapıştırılır. Gelin arabaya bindiğinde başı kapalı olmalıdır. Başı açık bir halde gezmesi yasaktır. 1 Defçi 2 Bir kişiyi övmek. 3 Boy 4 Sokak 5 Kavak ağaç 6 Kalem 7 Porselen kase 8 Yüz 9 Anne 167 Düğünler öğleden sonra 15 30’dan 19 30’a kadar sürer. Geleneksel olarak salonlarda yapılan düğünler sadece kadınlar içindir. Gelenler girişte davetiyeleri kontrol edilerek içeriye alınırlar. Davetiyesi olmayan içeri giremezler. Sokakta başı örtmek mecburi olduğu için bayan misafirler tamamen kapalıdırlar misafirlerin düğünde giyecekleri abiye kıyafetleri giyip üstünü değiştirmeleri için düğün salonunun girişinde bir salon bulunmaktadır. Tüm bayan misafirler mekana girdikten sonra burada başlarını açarak abiye kıyafetleriyle ortama uyum sağlarlar. Düğün salonlarındaki masalar ve sandalyeler güzel kumaşlarla süslenmiştir. Masaların üstü meyve, çerez, soğumaması için altında mum yakılı ayakları olan çaydanlıklarda çay, fincan ya da bardakları, kağıt mendil, su, sandalye sayısınca tatlı tabağı bıçak ve çatal bulunur, vişne, ananas, portakal şerbetleri ikram edilir. Düğün boyunca gulabiye1, lovzi2, baklava gibi tatlılar dağıtılır. Gelin ve damadın anneleri düğün salonunun girişinde ayakta durarak misafirlerini karşılarlar. Gelen misafirler altın takmayacaklarsa bütçeleri ölçüsündeki parayı bir zarfa koyup üstüne adlarına yazıp kız ya da oğlan annesine kapalı bir şekilde verirler. Gelin ve damat düğün başladıktan en az bir saat sonra salona gelmektedirler. Birlikte bir saat vakit geçiren gelin ve damat salona geldiğinde müzik durur, gelin ve damadın yaklaştığına dair bir anons yapılır. Bu herkesin beklediği andır. Damat, namahrem olduğu için konuk bayanlar mantolarını giyip başörtülerini ya da çarşaflarını örterler. Kadınlar türbanlarına bürünürken ortalık simsiyah olur. Gelin ve damat mekana daha önce seçtikleri güzel bir müzik eşliğinde yavaşça girerler. Gelin damadın kolunda salona girerken özerlik yakılır ve süsler, şekerler, gül yaprakları, kağıt paralar atılmaktadır. Havaya atılan saçılar çocuklar tarafından toplanır. Herkes ayağa kalkarak gelini ve damadı karşılar. Gelin ve damat için zılgıt çekilir. Gelin ve damat gelenlerin masaları arsında gezerek tüm misafirlere hoş geldiniz demeden kendilerine ayrılan yere oturmazlar. Damat sahneye gelir ve gelinin yüzünü açarak alnından öper. Gelin ve damat sahnenin ortasında özel bir müzik eşliğinde daha önceden özel bir kareografiyle hazırlanan özel danslarını yaparlar. Birlikte oynarken damat geline altın yüzük ya da para verir. Kayın valide ve kızlar gelin ve damadın üzerine şeker ve para saçar. Düğün esnasında geleneksel müzikler eşliğinden dans edilir. Yapılan danstan sonra gelin ve damat kendileri için hazırlanan yerlere oturur. Ardından büyük bir düğün pastası gelir. Pastayı kesmek için kullanılacak olan bıçak özel olarak süslenir. Pasta bıçağını damadın kız kardeşi ya da yakın olan birisi eline alarak “Raksı Çagu ’’ denilen dansı gelin ve damadın önünde oynar. Bazen bir kişi bazen de bekar üç dört kişi sırayla bu dansı yapar. Ardından bu bıçak damada bahşiş alınarak verilir. Bıçağı alan damat ve gelin düğün pastasını keserek birbirlerine yedirirler pasta misafirlere de dağıtılır. Damat vakit kaybetmeden mekandan ayrılarak, kadınların dans edebilmeleri için fırsat verir. Düğün bitmeye yakın damat geri gelir. Salona girmeden misafirlere damadın geldiğine dair bir anons yapılır. Damadın ikinci kez gelişi düğünün biteceğine işarettir. Kadınlar türbanlarına bürünürken ortalık simsiyah olur. Damat geri geldiğinde, gelin düğün salonunun kapısında karşılar. Gelin tek başına özel dansını gerçekleştirir. Bu dansı düğünden önce bir kaç hafta boyunca özel dans hocasıyla dans ederek öğrenmiştir. Yeniden birlikte sahnede dans ederler ve kendilerine ayrılan bölüme otururlar. Arkadaşları ve ailesi geline yaklaşarak öper ve iyi dileklerini iletirler. Herkes gelini ve damadı kutladıktan sonra, akşam yemeğine davetli olmayanlar salondan ayrılır, damat gelini, konvoy halinde annesi ve babasının hayır duasını almak için gelinin baba evine götürür. 1 Yöresel badem kurabiyesi 168 Gelin Götürme Salon düğünleri saat 1930’da yemeği saat 2100’da verilir. Akşam yemeğine kadar misafirler damat ve gelinle birlikte konvoylar eşliğinde babasının evine helalleşme almak için götürürler. Arada müsait geniş bir yerde durarak hep birlikte oyun oynarlar. Bel Bağlama Kuşak bağlama Gelinin kuşağını, genellikle oğlanın babası, erkek kardeşi ya da oğlan tarafından bir oğlan çocuğu bağlar. Gelinin kırmızı kuşağını bağlamak için oğlan babası kırmızı kuşağı gelinin başından itibaren tutar ayaklarının altından üç kez geçirir. Kırmızı kurdelayı ayağının altından geçirişte “Anam bacım gız gelin,eli ayağı düz gelin,yeddi oğlan isterem,son beşiğin kız gelin” Ya da “Men aşıgem ulduza,göğde aya ulduza,senin belin bağlıram,üç oğlana bir gıza”dedikten sonra “ selavat çövürmek’’ dedikleri “Allahümme salli ala Muhammed ve aliMuhammed ve eccil ferecehum’’ duayı hep birlikte söylenir. Bu kuşak geçirmenin ardından mani ve dua okuma arka arkaya üç kez yapılır. Kayınpeder gelinin başına para, çorap, ekmek veya gömlek koyar gelinin belini dualarla bağlar. Her kim istese enam denilen gelinin başına konulanı alır. Alan “Ağa, men aldım gaçtım’’ der. Kayınpeder, kızın evini salavatlar eşliğinde 3 kez gezdirir. Oğlan babası gelini götürürken kız babasından “ heyirlik Hayır dua ’’ister. Kız babası da “Heyir göresiz, sene heyr verdig’’der. Günümüzde uygulanmayan ama Daran Köyü’nde eskiden olan bir uygulamada gelin evi tarafından gelinin götürülmesi için hazırız anlamını taşıyan çalı götürme işlemiydi. Renkli kumaş parçalarıkurdela gibi keserek dikenli kurumuş çalıya bağlayarak onu süslerler ve gelin hazır olunca oğlan evine evide gelini almak için gelin evine toplu halde Şehri ve Livarcan Köyü’nde gelin alma işlemi kına gecesi bitiminde gece saat ikide yemeğinin verilmesinden sonra yapılan eğlencenin sonunda konvoylar eşliğinde gelin gelin alma adeti yoktur. Gelinin, gittiği yerin aydınlık olması için gelin arabasının arkasından su dökülür. Kız, baba evinden ayrılırken dualar okunur, başta ana- baba ve yakınlar olmak üzere hepsiyle vedalaşır. Nazardan korumak amacıyla özerlik yandırılır. Gelinin akrabaları sadaka verirler. Gelinin ayağının altına yumurta koyarlar gelin kırıp geçer. Geline oğlan evine götürmesi için canlı tavuk verilir. Eski Türk inancında tavuk ve horozun, özellikle kötü ruhları kovan koruyucu bir simge olabileceği kaydedilmiştir Kalafat, 2016 102 Daş Herzen Köyü’nde ise yapılan farklı bir uygulama ise herbir parmağa geçirilen bardakların birbirine bir vuruşta vurularak kırılmasıdır. Gelinin annesi damat yakınlarından iki hanıma onar küçük çay bardağı verir. Bu iki hanıım kapı eşiğinin sağ ve solunda bu iki hanımın arasından geçerken ellerini üste doğru kaldırıp parmaklarına geçirmiş oldukları çay bardaklarının hepsini birbirine birden vurarak hepsini kırılması özellikle annesi bardak kırma işini damadın kızkardeşlerine yoksa damat yakınlarından olan kızlara hepsi kırılınca gelin annesi daha önceden hazırladığı süslü küçük yastıklar gibi hediyeleri ya da bahşişi bardakları kıranlara verir. Ersi Köyü’de uygulanan farklı bir adette gelin baba evinden ayrılırken bir büyük tepsi hazırlanır ve bunu giderken birlikte yaşayacakları oğlan evine sinide tuz,süpürge iğne,su ve çörek el lezzetini,süpürge temizliği ve ekmekte bereketi su aydınlığı iğnede kızın hünerini yakınlarından yaşlı bir bayan gelinin ailesiyle vedalaşması şiirlerini okur Ay bu yerin zemileri, Gelsin bu gızın emileri Gelsin bu gızı yola salsın 169 Gonağınızdı gönlün alsın Ay bu yerin ağaşları, Hanı bu gızın gardaşları Gelin bu gızı yola salın Gonağınızdı gönlün alsın Ay bu yerin badamları Hanı bu gızın adamları Gelsin bu gızı yola salsın Gonağınızdı gönlün alsın Ay bu yerin alileri Hanı bu gızın dayileri Gelsin bu gızı yola salsın Gonağınızdı gönlün alsın Tüm davetlilerin selavat tekbir sesleri arasında gelin arabaya bindirilir. Hareket etmeden önce oğlan evinin yakınları tarafından şeker pirinç ve paralar serpilir. Pirinç hemen hemen bütün kültürlerde bolluğun sembolü olarak kabul edilir. Eskiden gelin baba evinden ayrılırken eline bir avuç pirinç alırmış ve bu pirinci yollara döke döke gidermiş. Gelin alındıktan sonra konvoy kız evinden akşam yemeği için restorana giderken yolda gençler gelin arabanısın önünü keser ve karşılığın da bahşiş alırlar. CÜŞAYİŞLİK Gelin evinden eşya çalmak Gelin baba evinden ayrılmadan önce oğlan evinden daha önceden aralarında belirledikleri yakın birisi genellikle damadın kız kardeşi olur. Bu adet herkes tarafından bilindiği için kız tarafı kız tarafı görmezden gelir. Çalınan eşyaların demir çelik bakır gibi metal olmaları öncelikle tercih edilir. Yemek kaşığı, şekerlik, vazo veya duvardaki halı tablo bile olabilir. Kız evi bu eşyaları alınacağını bildiği için bazen kendileri önceden hazırlayıp gül suyu şişesiyle birlikte orta bir yere koyarlar. Bu malzemeye Cüşayişlik denir. Alınan eşya oğlan evine gelinle birlikte götürülür ve daha sonra geline verilir Livarcan Köyü’nde alınan eşyanın bakır olması tercih edilir. Mis denilen bakır eşyanın çalınmasıyla gelinin hayatının mis gibi güzel geçeceğine inanılır. “Kız evinden herhangi bir eşyanın çalınmasının sebebi bu evdeki uğur, bolluk ve bereket unsurlarının oğlan evine sıçratılması amaç ve inancına yöneliktir” Araz, 1995 114. Şah Damat Henası Kına Gecesi Marand yöresinde damada da kına yakılır. Damat için yapılan kına gecesinin zamanı ailelere göre değişebilir. Gelin ve damadın kına gecesi aynı ya da gelinin damat evine getirildiği ve zifafa girecekleri gece olur. 170 Gelin ve damadın kına gecelerinin aynı gece olması Köylerde tercih edilen ve köy düğünlerinin vazgeçilmesidir. Bazen gelin kınasıyla aynı gece, oğlan evinde yapılır. Kızla aynı gece yapılan erkek kına gecesine kız evinden gelinin üç dört kişiden oluşan yakınları kıza kına yakıldıktan sonra damada kınayla kıyafet meyve, kuru pasta çerez, getirip yeniden gelin evine getirilen kınayı bazen oğlanın anne ve babası bazen de sağdıç ve solduç damadın eline sabaha kadar devam eder. Daran Köyü’de otuz yıl öncesine kadar köylerde yapılan düğünlerde her köyün bir toy beyi vardı. Beline tahta kılıç, tahta tabanca, nal, ziller bağlar, başına takke takardı. Gelinin damat evine getirildiği gece toy beyi, yaptığı hareketlerle herkesi güldürdü. Toy beyinin sözü köyde emir yerine geçerdi. Bazen toy beyi düğündeki gençlere istediği herhangi bir kişiyi dövdürebilirdi. Diğer kına gecesi ise gelinin damat evine geldiği gecedir. Damat o zamana kadar sadece damat iken gelin geldikten sonra şah damat olur. Gerdek gecesi yakılan kınaya da şahdamat henası veya ahır subaylık gecesi denir. Şah Kınası gelinin damat evine gelmesiyle başlar. Gelin geldikten sonra yapılan birçok geleneksel adetler vardır. Bunlardan biri; gelin müzik eşliğinde erkek evine varır varmaz ayağının altına kırıp geçmesi için tabak konulur. Gelinin bu tabağı kırıp geçmesi istenir ve kırılır. Gelinin ayağı altında koyun kesilir. Nazardan korunmak için damat ve geline özerlik yakılır. Gelinin başına Seşkilig denilen bolluk olması için bozuk para, noğul denilen şeker,pirinç yörede saçıya buğday ilave edilmez. Damat sağdıç ve solduçla birlikte evin damına çıkar. Gelinin başına elma değmemesi için küçük bir tepsi tutarlar ve damat seçilmiş ve daha önceden ortasından zigzag şeklinde kesilip yeniden birleştirilen bütün elmaları öptükten sonra gelinin başına atar. Damat tarafından atılan bu elmaları tutan bekarların bahtları açılıp çabuk evleneceklerine açılacağına inanılır. Damadın geline karşılamada attığı elmaları gelin annesi tandırda pişirdiği çöreklerle birlikte oğlan evine hoşgörülülük olması için gelinin başını okşar ve kayınvalide geline parmağında bal yedirir .Bu uygulama bazen karşılıklı olarak yapılır,gelinde kayınvalideye parmağıyla bal veya pekmez yedirir. Damadın halası teyzesi veya ailenin yakın gördüğü bir yaşlı bayan def çalarak gelin ve misafirlere hoş geldin şiirlerini okur Gelin diyer ata ata, yaşı töker yata yata, geynetandı sene ata, gelin hoş geldin hoş geldin,gelin ile gelen gonag sende hoş geldin hoş geldin Gelin diyer ana ana,yaşı töker yana yana,geynenandı sene ana, gelin Gelin diyer bacıbacı, yaşı töker acı acı, baldızların sene bacı, gelin hoş geldin hoş geldin,gelin ile gelen gonag sende hoş geldin hoş geldin Gelin diyer gardaş gardaş,yaşı töker yavaş yavaş,geyinlerin sene gardaş, gelin hoş geldin hoş geldin,gelin ile gelen gonag sende hoş geldin hoş geldin Gelin kayınpederi ve kayınvalidesi Dil Bağı denilen altın ya da farklı bir hediye verdikten sonra onların izinleriyle bir sandalyeye kucağına bir oğlan çocuğu edilen misafirler için pişirilen yemeklerin kazan kapağını aşçı ”Gapag ağırdır açılmır”der ve bahşişi oğlan babasından aldıktan sonra akşam düğün yemeği pilavın üstünde,kebap veya tavuk budu ,salatave meşrubat verilir Damat, kına gecesi için sevdiği arkadaş ya da akrabalarından sağdış, solduş, organizatör konumundaki toy beyi ve sanduktar seçer. Oğlan evinde verilen akşam yemeğinden sonra damada kız tarafının bir gün öncesi süslü bohçada gönderdiği damat kınası kıyafetlerini giydirirler. Damadın anne ve babası, damadın koluna girip ortalarına alarak sağdıç ve solduçla birlikte beraberce misafirlerin ağırlandığı yere gelince düğün başlar. Damat elinde kırmızı çiçeklerden oluşan buketle gelir. Damat misafirlerin yanına gelirken şarkılar çalınır ve damadın başına para dökülür. Misafirler damadın önünde oyun oynar. Anne ve 171 babası damadı misafirlerin yanına getirdikten sonra damadı ellerinde mum yanan sağdıç ve solduca teslim eder. Bazen de düğünün başlaması için Daran Köyü adetlerinde olduğu gibi damat babasını önünde eğilir babasının paçasını katlar. Yapılan bu gelenek evlilik çağına gelse ve evlense bile damadın babasına saygılı ve sevgili olduğunu göstermek için yapılır. Damadın babasına “Sen özün evlendirdin yohsa oğlun özü evlendi?” diye sorarlar. Baba da“Özüm evlendirdim “diye yanıtlar. Babanın orkestra eşliğinde oynamasıyla eğlence başlar. Baba oynarken başından kağıt paralar saçılır. Genelde evin bahçesi İran halılarıyla kaplanır. Misafirler halıların üstünde ya da sandalye otururlar. Bu damat kınasını kadınlar uzaktan izlerler. Bu merasimin en anlamlı bölümü yapılan damadın ve gelinin anneleriyle babalarına okunan şiirlerle yapılan teşekkürlerdir. Özellikle ana şiirleri ve babalar 6 – 8 ahenkli bir melodiyle davet edilir. Damat sağdıç ve solduçla anne ve babasını sahneye ellerini öptükten sonra getirir. Anne baba ya orta
Şehrimiz Kütahya’nın ve çevresinin çok eskilere dayanan folklor özellikleri vardır. Bu özellikler yıllar boyunca Kütahya’nın gelenek ve göreneklerinde kadın ve erkek giyimlerinde, halk oyunlarında, türkülerinde ve yemek çeşitlerinde yaşamıştır ve yaşamaktadır. Bunların bazılarını sırasıyla görelim. Düğün gelenekleri Düğün Törelerinin ilk basamağı Söz Alma’dır. Söz Alma gelin ve damadın yakın akrabaları arasında ailesi ve akrabalarına oğlan Evi , gelinin ailesine ve akrabalarına Kız Evi Evin’den gelenlerin en yaşlısı,”Allah'ın emri. Peygamber’in kavli ile kızınızı oğlumuza almak istiyoruz” der. Kız Evi’nin en yaşlısı da “ Siz münasip gördüyseniz bizde gördük”der. Kız Evi’nden bir genç kız içinde söz mendili bulunan bohçayı, kız isteyen yaşlının dizine koyar, o da yanında oturan oğlan babasının dizine koyar. Baba da en yakın akrabasının kucağına koyar. Tüm konukları dolaşan bohçayı, oğlan evinin yakınlarından biri,”Darısı başımıza diyerek açar ve içindekileri tek tek herkese gösterir. Bohça damadın adının baş harfleri işlenmiş ipek mendil ,yakınlarına oyalı yazmalar ,havlular bulunur. Oğlan tarafıdan bohçaya karşılık yüzük çeşitli takılar ve giyecekler verir. Ardından şerbet içilir. Nişan töreni ya yalnızca kadınlar arasında,ya da erkekler arasında yapılır. Bir gün önceden oğlan evinden kız evine, nişanda kullanılmak üzere kahve,şeker,çay gönderilir. Nişan törenine daha uzak akrabalarda davet töreni de aşağı yukarı söz alma törenine benzer yapılır. Düğün törenleri,oğlan evinde ve kız evinde olmak üzere ayrı ayrı düzenlenir. Düğünden bir gün önce kız evinde kına töreni yapılır. Konuklara nohutlu düğün pilavı ve zerde ikram edilir. Zerde,şekerli pirinç lapasıdır. Gelin arkadaşları geleneksel Kütahya giyisileri içinde Kütahya oyunları oynarlar. Törenin sonuna doğru gelince kına yakılır. Kına bir tür boya maddesidir. Gelin kına yakılırken arkadaşları şu türküyü söylerler “Gül ezerler, gül ezerler, Gül ezerler, gül ezerler. Gülü toprağa dizerler, Gülü toprağa dizerler. Gül kuruttum, gül kuruttum, Gül kuruttum, gül kuruttum Yari sinede uyuttum, Yari sinede uyuttum. Yar söyleri ben unuttum, Yar söyledi ben unuttum. Ah akabinde coştu gönül Yardan ayrılması müşkül.” Düğün günü sabahleyin kız evinde kuşak töreni yapılır. Bu törende gelinin babası ve yakın erkek akrabaları gümüş bir kemeri üç defa gelinin beline dolar ve çeşitli takılar takarlar. Bu törenin sonunda bir hoca tarafından dua söylenir. Daha sonra kağıtlı şeker saçarlar. Gelinin bulunduğu odaya gelinir, dua okunur ve gelin, konvoy halinde gelen taşıtlarla oğlan evine götürülür. Bunu Güveyi Salma Töreni izler. Oğlan evine davet edilen konurlara akşam yemeği verilir. Bu yemekte yoğurtlu çorba, güveç, nohutlu pilav, tatlı bulunur. Yemekten sonra başta davetli hocalar olmak üzere yemeğe katılanlar çıradan yapılmış meşalelerle Veysel Karani adı verilen ilahiyi söyleyerek damadın evinin önüne kadar gelirler ve "Hak nasip eylesin komşu olalım,Yemen ellerinde" Veysel Karani. Sözleriyle ilahiye son verilir. Dua okunur, damat önce dua okuyan hocanın, sonra babasının ve sırasıyla akrabalarının elini öptükten sonra, arkadaşları damadın sırtını yumruklarlar ve tören son bulur. Sünnet Töreni Bir hafta önceden sünnet yatağı hazırlanır. Yüksekçe bir karyola üzerine çıtalarla tavanlı yatak hazırlanır. Karyola Sırmalı yorgan, bohça, perde, sırmalı tülbentlerle süslenir. Sünnet olan çocuğa yakınları DÜRÜ denilen bohça içinde giyecek eşya armağan ederler. Bir gün önce sünnet kınası yapılır. Çocuğun sağ elinin yarısına kına yakılır. Sünnet günü mevlit okunur. Daha sonra davul zurna çalınır. Gelen konurlar çocuğa para ve çeşitli armağanlar verirler. Sünnetten sonra MÜBAREKE denilen ziyaretler başlar. Mübareke ziyaretleri kadınlar arasında yapılır ve sünnet çocuğuna bu ziyaretler arasında çeşitli armağanlar verilir. Gezekler Ayrı özellikleri taşıyan eğlenceler kadınlar ve erkekler arasında ayrı ayrı yapılır. Bazen de akrabalar arasında veya yakın arkadaşlar arasında aile gezekleri de yapılır. Yaz mevsiminde herhangi bir kır yerine veya Ilıca’ya , Yoncalı’ya mevsiminde ise çeşitli eğlencelerin yeraldığı gezekler, evlerde yapılır. Kadınlar Gezeği, Gençler Gezeği , Erkekler gezeği, Akraba Gezeği, Kır Gezeği Kızlariçi vb. gibi gezek türleri vardır. Kış gezeklerinde kestane kavrulur, pişmaniye helvası çekilir, mısır patlatılır. Kütahya türküleri söylenir, Kütahya oyunları oynanır. Kır Gezekleri Eskiden şehrimiz çevresinde ağaçlık ve yeşil alanlar daha fazla idi. Müderris Bahçesi, Beşikkaya, Sultanbağı, Hisar Su Deposu, Hıdırlık, Hisar Çay Bahçesi Bunların yakın olanlarıydı. Her Pazar buları çok kalabalık olurdu. Kütahya’da yılın ilk kır gezisi hıdırellez günü Müderris Baehçesinde başlardı. Bir iki gün önce tellallar duyurucular.... "Gözlemeler tellensin Nazilliler yellensin Kütahya halkı hıdırellez günü Müderris’te eğlensin." Diyerek halkı Müderris Bahçesine davet ederlerdi. Ayrıca her yıl çamlıca’da kiraz bayramı düzenlenirdi. Giyim Kuşam Kütahya’nın geleneksel kadın kıyafetleri, Germiyanoğlu Beyliği döneminden günümüze kadar çok az değişmiştir. Bu kıyafetler sim, pul ve renkli ipeklerle işlenir. Cepken, şalvar, al gömlek veya üç etek, şalvar, al gömlek gibi üç parçadan oluşan bu elbiseler nişan, düğün gibi törenlerde giyilir. Bazı Kütahya eelerinde tarihi değeri olan antika kıyafetlerin yanı sıra, günümüzde Halk Eğitim Merkezi kurslarında ve Belediye El Sanatları kurslarında yeni kıyafetler eskilerine uygun biçimde işlenmektedir. Geleneksel Kütahya kadın elbiseleri aşağıdaki gibi adlandırılırlar. Tefebaşı Sırma ve renkli ipek iplik işlemeli Pullu Sırma ve pul işlemeli Eğrimli Kadife üstüne sırma işlemeli Çatkılı Çapraz sırma işlemeli Dizibağlı Diz üzerine işlemeli Dallı Sırma ile dal işlemeli Yolaklı Şerit şeklinde sim işlemeli Bindallı Dal Şeklinde sim işlemeli İzmirli Renkli çiçek ve dal işlemeli Hareli Sim İşlemeli Bu kıyafetler üzerine genellikle elmas, pırlanta, gerdanlık, külte inci,dizi altın takılır. Elmas küpe ve yüzük kullanılır. Bele gümüş kemer takılır. Dane adı verilen oyalı yazmalar başa örtülür. Kütahya’da oyacılık bir ev el sanatı olarak gelişmiştir. Özellikle yaşlı kadınlar boş zamanlarını oya yaparak şekillerine ve renklerine göre ilginç isimler alırlar. Oya isimlerine birkaç örnek verelim Kılıçlı Badem Hanım Kirpiği Yandım Kılıç Fadime Ana Süpürgesi Elifli Badem Fadime Ana Tırnağı Ebegümeci çiçeği Kiremit sattıran Üzerlik çiçeği Malak sattıran Karnıyarık Mecnun yuvası Kocakarı oyası Telaşe oyası Kaynana oyası Cimcik oyası Yar yare küstü,yar ardına iki kardeş kanı düştü. Kütahya’nın Geleneksel Erkek kıyafetleri , Eğe bölgesi’nin Zeybek kıyafetlerin yapımı oldukca zordur, uzun zaman ve emek ister . cepken gazeke , şalvar, potur, camadan, tozluk, serpuş, mintan, kuşak , hırka , cübbe , entari , vb. parcalardan oluş an erkek giyimi günümüzde Kütahya Zeybek Oyunlarınin vazgeçilmez kıyafetidir. Kütahya Türküleri Şehrimizde halk müziğinin güzel türküleri yıllardır dilden dile dolaşır. Son dönemde Türkülerin çoğunu Hisarlı Ahmet derlemiştir. Bu türküler gezeklerde , kır gezilerinde genellikle topluca söylenir. Kadın gezeklerinde deplek, tef, kaşık eşliğinde, erkek gezeklerinde ise bağlama , cura , kaşık eşliğinde söylenir. Kütahya türkülerinin bazıları şunlardır. Karmı yağdı Kütahya nın dağına Ay oğlan yiğitmisin Çömüdün Meşeden gel o sürmelim meşeden Ahmet Bey’in bir küheylan atı var Tıpır tıpır yürürsün Hisardan inmem diyor Elif dedim be dedim Feracemin ucu sırma A hamamcı bu hamama güzellerden İstanbul İstanbul veran karası Altıntaş içinde kınam ezdiler Yoğurdum var yeşil meşil çanaktan Yoncapınarı na vardım Kütahyanın pınarları akışır Vehbi Halk oyunları Kütahya , Halk Oyunları açısından Zeybek grubundadır. Oyunlar düğünlerde , gezeklerde, bazı tören ve şenliklerde oynanır. Oyunlar kadınlır ve erkeklerce ayrı ayrı oynanır. Kütahya oyunları, Kütahya eşliğinde geleneksel Kütahya kıyafetleri giyilerek oynanır. Oyun havası olarak bilinen bazı türküler şunlardır Ahmet Bey’in bir küheylan atı var, Portakalım çaylara düştü , Çömüdüm , Tıpır tıpır, İğnem düştü yerlere ve diğerleri... Beslenme ve Yemek Türleri Kütahya’da beslenme büyük ölçüde ev ürünlerine dayanır. Hamur işi börek ve tatlılarla, et yemekleri geleneksel yemek türlerini oluşturur. Başlıca yemek çeşitleri şunlardır. Gözleme Ispanaklı Şibit Bazlama Yalancı Dolma Cimcik Yoğurt Çorbası Gökçimen Hamursuzu Tarhana Çorbası Su Böreği Güveç Mantı Kuzu Kızartma Tosunum Tulumba Tatlısı Peynirli Pide Ev Baklavası Haşhaşlı Ekmek Yufka Tatlısı Cendere Tatlısı Yufka Böreği Şıkşık Gaygına Nohutlu Pilav Zerde Cimcik Yapılışı Mantıyı andırır. Büyükçe bir kapta hamur yoğrulur. Bir süre dinlenmeye bırakılır. Daha sonra elma büyüklüğünde parçalar alınır, hamur açılır. Bunlar kare biçiminde kesilir. Uçları birleştirilerek “ cimciklenir “ sıkıştırılır bir tencerede kaynayan tuzlu suya salınır. bırakılır bir taşım kaynadıktan sonra suyu süzülür. Süzülen cimciğin üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür , kızgın yağ gezdirilir, bekletilmeden yenir. Afiyet olsun.
geline kına yakılırken okunacak dua